Saraylar, saltanatlar çöker bir gün!…

Gün geçmiyor ki, faşizmin kendi yasalarına, akla-mantığa sığmayan bir kararla yüz yüze gelmeyelim. “Bu kadar da olmaz” denilen kararlar alınıyor, uygulamalar yapılıyor.

Son olarak CHP İstanbul il başkanlığına kayyum atandı. CHP’nin İstanbul il başkanı Özgür Çelik ve yönetim görevden alındı, yerine Gürsel Tekin başkanlığında 5 kişi atandı!

Ardından CHP il binası günlerce polis ablukasına alındı. Ve kayyum Gürsel Tekin binlerce polis koruması altında o binaya girdi. Girdi ama her aşamada büyük bir direnişle karşılaştı. Özgür Çelik’in odasına kurulan barikattan dolayı odaya giremedi bile.

Kararın duyulduğu andan itibaren yükselen tepkiler üzerine kayyum heyetinden 2 kişi istifa ettiğini açıklamıştı. İlk gedik buradan açıldı. Sonrasında ortaya koyulan büyük direnişle kayyum kararı uygulanamaz hale geldi.

Kayyuma karşı tepkiler Taksim Meydanı’na binlerce kişiyle çelenk koyulmasıyla, Kadıköy’de yüzbinlerin katıldığı mitingle devam etti. Ve ardından Ankara’dan kayyum kararını “geçersiz” kılan bir mahkeme kararı geldi…

Kayyumu işlemez kılan, kitle tepkisiydi tabii ki. Mahkeme kararı bu duruma resmiyet kazandırmış oldu.

* * *

AKP-MHP yönetimi, muhalefeti ezmek için mahkemeleri bir silah gibi kullanıyor. Kendileri Anayasa Mahkemesi ve AHİM gibi yüksek mahkemelerinin kararına uymazken, muhalefeti mahkeme kararlarına uymamakla suçluyor, gözaltına alıyor, tutukluyor…

Bir diğer saldırı aracı ise, kayyumlar. Belediyelere, işyerlerine, üniversitelere kayyumdan sonra, muhalif partilere de kayyum atamaya başladılar. CHP’nin İstanbul il başkanlığına kayyum, genel merkeze kayyumun provası niteliğindeydi. Fakat İstanbul’da başarılı olamadılar. Şimdi gözler 15 Eylül’de görülecek “mutlak butlan” davasında…

AKP-MHP bloku, ayakta kalabilmek için her tür anti-demokratik uygulamayı devreye sokmaya devam edecektir. Ancak her yerde direnişle karşılaştıklarında geri adım atmak zorunda kalan, yine onlar olacaktır.

İBB’den sonra CHP İstanbul il başkanlığının direnişi, kayyumlara karşı mücadelede önemli bir kazanımdır. Kayyum politikasını işlemez hale getirmenin yolunu da ortaya koymuştur.

* * *

Halkın desteğini yitiren her yönetim gibi, AKP-MHP yönetimi de halka yönelik saldırılarını arttırırken, başta ABD olmak üzere emperyalist müdahalelere kölece boyun eğiyor.

Filistin’de çocuklar katlediliyor, soykırım yaşanıyor; kınamak dışında hiçbir şey yapmıyorlar. Aksine İsrail ile ilişkileri artarak devam ediyor… “Süper talan yasası”yla ülkenin dağını, deresini, zeytinliğini emperyalist maden tekellerinin emrine sunuyor…

Şimdi de biriken borçları ödemek için boğaz köprülerini satışa çıkarmaya hazırlanıyorlar. Halkın belini büken vergilerle kasalarını doldurdukları yetmiyor, halka ait ne varsa emperyalist tekellere peşkeş çekiyorlar.

İşçilere “hedef enflasyon” diye uydurdukları rakamlarla zam verenler, enflasyon hedeflerinin tutmadığını açıkladılar… Aynı kişiler işçiye zammın enflasyonu arttıracağı yalanını söylemişlerdi. İşçiye zam vermediler, ama enflasyon düşmedi! Üstelik gerçek enflasyon resmi rakamların çok üzerinde. Temel gıda maddeleri her gün artıyor. Okulların açıldığı Eylül ayında yumurta zam şampiyonu oldu mesela. Buna bir de eğitim masrafları eklendi… İlkokula başlayan bir çocuğun masrafı geçen yıl 5 bin iken bu yıl 15 bine yükseldi. Asgari ücret ise hala 22 bin!

Bu arada Cumhurbaşkanı Sarayı’nın harcamaları dakikada 44 bin TL’ye yükseldi! Yani bir dakikada iki asgari ücret harcıyor asalaklar!

İşçinin-emekçinin sırtından geçinen başka asalaklar da var tabii… En başta patronlar, onların sahip olduğu bankalar… Onların karları yüzde 400 artmış durumda.

İşsizlik yüzde 30’a ulaşmış, yani üç kişiden biri işsiz; çalışanlar açlıkla boğuşuyor; gençler ne okula gidebiliyor, ne de bir iş bulup çalışabiliyor, geleceğe dair umutları çalınmış; ama bir avuç asalak, zevki safa içinde yaşıyor!

* * *

Ülke bu haldeyken güya barış ve demokrasi adına bir “süreç” işliyor. TBMM’de kurulan komisyonun tek görevi; dinlemek! Ama Türkçe konuşmaları şartıyla!

Komisyona davet edilen “Barış Anneleri”nin Kürtçe konuşmak istemesi üzerine Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş, resmi dilin Türkçe olduğu söyleyerek izin vermedi!

Şimdi komisyonda oluşan bir heyet İmralı’ya gidip Öcalan’ı da dinleyecekmiş! Kürtçe konuşmaya bile izin vermeyen “komisyon”dan barış ve demokrasi beklenebilir mi?

Zaten Suriye’de SDG “ademi merkeziyetçilik” talebini sıkça dile getirir oldu. Türkiye’nin tehditlerine rağmen Rojava’nın özerk kalması yönünde kararlar alındı. Barzani bile, Rojava’ya dönük herhangi bir saldırıda peşmergeleri ile birlikte savaşacağını söyledi.

Suriye’deki gelişmeler üzerine kurulu olan “süreç” AKP-MHP blokunun Suriye’ye dönük beklentileri çöktüğü an bitecektir. Bu gerici-faşist bloktan barış ve demokrasi bekleyenler bir kez daha hüsrana uğrayacaktır.

* * *

Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada burjuva demokrasinin asgari koşulları bile yerine getirilmiyor artık. Sosyalizmin yenilgisi, komünist ve devrimci örgütlerin güç kaybetmesi üzerine, egemenler en temel hakları gaspediyorlar. Milyonlarca insan baskı ve şiddet altında inliyor, açlık çekiyor, ölüyor…

Elbette halkın da bir patlama noktası var! Son olarak Nepal’de ayaklanan halk, sarayları ateşe verdi, Maliye Bakanı’nı nehre attı, Başbakan’ı istifa etmek zorunda bıraktı. Başını gençlerin çektiği kitleler, kendileri yoksulluk içinde yaşarken, bir avuç sömürücünün keyif içinde yaşamasına, hükümetin yolsuzluklarına isyan etti. Fransız Devrimi’nde Bastil zindanının basılması gibi, hapishaneleri bastı, tutsakların serbest kalmasını sağladı…

Şairin dediği gibi, “saraylar, saltanatlar çöker bir gün…” Nepal, o günlerin çok da uzak olmadığını tüm sömürücülere, zalimlere gösteriyor!

Bunlara da bakabilirsiniz

İşsizlik büyürken…

Ekonomik krizin faturasının işçi ve emekçilere çıkarıldığının en somut göstergesi, işsizliğin boyutudur. DİSK-AR’ın 29 Ağustos’ta …

Şavşat Belediye işçilerinin direnişi sürüyor!

İşten atılan Şavşat Belediye işçilerinin direnişinin 22. gününde (11 Eylül) Belediye-iş sendikasının şube yöneticileri ziyaret …

tarihimizson

Geleceğimizin köprüsü tarihimiz

1 Eylül 1939- Faşist Hitler Almanya’sının Polonya’ya girerek II. paylaşım savaşını başlattığı gün, BM tarafından …