15 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü! Bir kız çocuğu Boğaziçi Üniversitesi’nde işçi olarak çalışırken öldürüldü!…
15 yaşında bir kız çocuğu, Boğaziçi Üniversitesi’nin içinde düzenlenen bir düğünde, çocuk işçi olarak çalıştırılırken öldürüldü…
Kurulan cümlenin her bir kelimesi, kabullenilmesi mümkün olmayan bir suçun ifadesi. Neresinden tutacağını, hangi tarafını eleştireceğini bilemediğin bir gerçeklik…
15 yaşındaki bir kız çocuğunun işçi olarak çalıştırılmasına mı yanalım, Boğaziçi Üniversitesi’nde bir düğün organize edilmesine mi?.. Katilin öğrencilerin girmesinin bile kimi zaman yasaklandığı kayyum üniversitesine, hem de silahlı olarak rahatça-pervasızca girebilmesine mi?..
* * *
30 Ağustos günü 15 yaşındaki Hilal Özdemir, 20 yaşında sicilinde 24 adet suç kaydı sığdıran Ayberk Kurtuluş tarafından katledildi. Ayberk Kurtuluş kendisini çok farklı tanıtarak Hilal ile arkadaş olmuştu. Onun gerçek yüzünü görmeye başlayan Hilal Özdemir ayrılmak istemişti. Bunu reddeden Kurtuluş, önce 30 Ağustos günü Hilal’in çalıştığı yere gelerek onunla tartışmış, ardından silah alıp gelerek 15 yaşında bir çocuğu katletmişti…
Sonra kendini de öldürdü… Ölmeseydi de fazla hapis yatmazdı zaten. Öldürme hedefiyle hazırlık yaparak, silahını alıp gelerek öldürmüş olmasına rağmen, bir bahane ile mutlaka ceza indirimi yapılırdı.
Daha birkaç gün öncesinde Serkan Dindar öyle bir ceza indirimi almıştı ki mahkemeden, bütün tecavüzcü sapık katillere cesaret gelmişti. Serkan Dindar, İzmir’de Ceyda Yüksel ile cinsel ilişkiye girmek istemiş, Ceyda bu zorlamayı reddedince onu öldürmüştü. Ve mahkeme Serkan Dindar’a “haksız tahrik indirimi” uyguladı! Mahkemenin gerekçeli kararında, “reddedildiğinde kapıldığı elem ve öfkenin dikkate alındığı” belirtiliyordu.
Öyle ya, bir erkek bir kadın ile ilişki kurmak istiyorsa, onu reddetmek onda bir “elem ve öfke” doğuracağı için; kadın istemese de ilişkiye razı olmalı, tecavüze katlanmalıydı! Bundan daha çarpıcı bir mahkeme kararı olabilir mi? Bundan daha vahşi bir düzen kurulabilir mi?
Kurulabilirmiş!
Hilal Özdemir’in ölümüyle gördük. O kadar çok şeyi üzerinde toplamıştı ki Hilal… Çocuktu, çocuk işçiydi, kayyum üniversitede çocuk işçi olarak çalışıyordu…
* * *
Tecavüzcüler, kadın katilleri serbest bırakılıyor; bu cinayetleri protesto edenler ise devletin saldırısına uğruyor.
Pek çok üniversitede, kampüslerde, İstanbul, Ankara gibi kentlerde protesto eylemleri yapıldı Hilal için. En başta Boğaziçi Üniversitesi’nde yapıldı eylemler. Kadın cinayetine duyulan tepki ile kayyuma duyulan tepki birleşti, Boğaziçi Üniversiteliler günlerdir eylem yapıyorlar.
Katilin içeri girmesini engellemeyen Özel Güvenlikler, öğrencilerin eylemini engellemeye çalıştı. 2 Eylül’de yapılan eylemde ise çok sayıda öğrenci darp edilerek gözaltına alındı.
5 Eylül sabahı, en az 5 üniversite öğrencisi, sabaha karşı ev baskınlarıyla gözaltına alındı. Hilal’in ölmesini engelleyemeyen polis, bu ölümü protesto eden öğrencileri gözaltına aldı; kadın katillerini serbest bırakan mahkeme, Hilal’in ölmesini protesto eden 4 öğrenciye, yurtdışına çıkış yasağı ve haftada 4 gün imza şartı ile denetimli serbestlik cezası verdi.
* * *
Nazım Hikmet’in “Umut” şiirinin bir kıtası şöyledir:
“İşler atom reaktörleri işler
Yapma aylar geçer güneş doğarken
Ve güneş doğarken ölür bir çocuk
Bir Japon çocuğu Hiroşima’da
On iki yaşında ve numaralı
Ve ne boğmacadan ne menenjitten
Ölür bindokuzyüzellisekizde
Ölür bir Japon çocuğu Hiroşima’da
Dokuzyüzkırkbeşte doğduğu için…”
Hilal Özdemir, 15 yaşında, Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen bir düğünde, çocuk işçi olarak çalışırken öldürüldü bir kadın katili tarafından. Öldürüldü 2025 Türkiyesi’nde yaşadığı için…
Nazım Hikmet’in şiiri şu dizelerle biter:
“Ve güneş doğarken, hiç umut yok mu
Umut umut umut…….. Umut insanda!”
Evet; umut insanda! Umut mücadelede!