İsrail’in Gazze’yi yoketme saldırısı

İsrail ordusu, iki yıldır yerle bir ettiği Gazze’ye dönük kara harekatı başlattı. 16 Eylül günü İsrail tankları Gazze’ye girdi. Binlerce Filistinli, geride kalan eşyalarını yükleyebildikleri araçlarla sahil yolundan güneye doğru kaçmaya başladı. Ancak bu arada İsrail, insanların kaçış yönündeki orta ve güney bölgeleri de vurmaya devam ediyor. Salt bu tutum bile, İsrail’in hedefinin Hamas’a karşı savaşmak değil, Filistin halkını yoketmek olduğunu gösteriyor. Çünkü Gazze kentinde kalanlar da, güneye doğru kaçanlar da ağır bombardıman altında İsrail’in soykırım saldırısına maruz kalıyorlar.

 

İki yıllık savaş

Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail’e gerçekleştirdiği baskın saldırı, İsrail’de büyük bir şok etkisi yaratmıştı. Bu saldırı, o güne kadar Hamas’ın İsrail topraklarına yaptığı en büyük saldırıydı. Sadece o saldırıda 1200 kişi hayatını kaybetmiş, 251 İsrailli rehin alınmıştı.

Sonrasında İsrail büyük ve çok yönlü bir saldırı başlattı. Gazze’deki hastaneleri bombaladı; İran’a bir ziyaret için giden Hamas lideri Haniye’ye suikast düzenledi, Gazze’de Hamas’ın kullandığı tünelleri etkisiz hale getirmek için deniz suyu doldurdu; bombardımanlarla bütün Gazze kentini bir harabeye çevirdi; açlık çeken Filistinlilere gıda yardımı dağıtılacağını duyurup gıda almaya gelenlere doğrudan ateş açtı; Yahya Sinvar başta olmak üzere Hamas’ın çok önemli komutanlarını öldürdü… Aynı süreçte, Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler üzerindeki baskı ve saldırılar da artırıldı.

Gazze halkı iki yıldır çadırlarda yaşıyor, temiz suya, gıdaya, ilaca erişemiyor. BM’ye bağlı kurumlar 22 Ağustos 2025’ten itibaren Gazze’de kıtlık olduğunu ilan ettiler.  Bu süre içinde 145’i çocuk, 425 kişi açlıktan öldü. İsrail’in saldırılarıyla ölen Filistinlilerin sayısı ise 65 bine yaklaştı. Ancak bunların ne kadarının Hamas kadrosu, ne kadarının halktan insan olduğu bilinmiyor; bilinen tek şey, ölenlerinin yaklaşık yarısının kadın ve çocuk olduğu. Üstelik ölen 65 bin kişi, tespit edilebilenler. Bombalanan binalarda, çöken enkazlarda, sığınaklarda ölenlerin sayısı da bilinmiyor; “binlerce” olduğu tahmin ediliyor.

“Yardım dağıtım noktaları”nda İsrail’in doğrudan ve bilinçli ateş açması sonucunda ölenlerin sayısı ise 2 bin 500 kişiyi buldu. Bu noktalarda 20 bine yakın Filistinlinin de yaralandığı söyleniyor.

İki yıl önce Gazze’nin nüfusu yaklaşık 2,3 milyondu. Tümü yerinden edilen bu insanların yaklaşık 1 milyonu Gazze kenti içinde yaşamaya devam ediyordu. Son saldırı başlamadan önce İsrail’in tahliye anonsları nedeniyle 300 bin kişinin daha kentten uzaklaştığı tahmin ediliyor.

İki yıl önce Hamas’ın yaklaşık 30 bin kişilik bir askeri gücü olduğu söyleniyordu. İsrail halen 2-3 bin civarında Hamas militanının Gazze’de olduğunu düşünüyor. Ve bu militanların savaşma gücünü büyük oranda kaybettiğini; tünellerden çıkarak İsrail’e dönük küçük sabotajlar, gerilla tarzı vur-kaç eylemleri yapmanın ötesine geçemediğini söylüyor.

Hamas’ın savaş boyunca çok fazla kadro kaybetmesi şaşırtıcı değil. Diğer taraftan, İsrail’in yürüttüğü imha savaşı, Filistinlilerin önemli bir kısmı için, Hamas’ı tek çare haline getiriyor. ABD merkezli bazı kurumlar, savaş boyunca Hamas’ın 30 binden fazla yeni kadro kazandığını tahmin ediyor. Savaşın içinde kadro oluşturmanın kendi içinde handikapları var elbette. Askeri eğitim almadan doğrudan savaşa girmek onların zayıf yanı; diğer taraftan savaşın içinde eğitildikleri için pratikleri güçlü; kendi yaşam haklarını savundukları için de daha kararlı savaşçılar oluyorlar. Hamas’ın asıl kaybı, komuta düzeyinde yaşanıyor. Askeri komutanlarından siyasi önderlerine kadar çok önemli yöneticilerini kaybettiler.

İki yıl önce savaş başladığında Hamas’ın rehin aldığı 251 kişiden bir kısmı “rehine takası” kapsamında İsrail’e geri verildi; bir kısmı ise İsrail saldırıları sırasında öldü. Bugün son olarak Gazze’de kalan 48 rehinenin, yarısından fazlasının ölmüş olduğu düşünülüyor. Hamas kalan rehineleri Filistinli tutsakların serbest bırakılması, kalıcı bir ateşkes ve İsrail’in Gazze’den çekilmesi karşılığında serbest bırakacağını açıklamıştı.

 

Ateşkes değil, imha ve soykırım

İsrail Gazze saldırısını, Hamas’la ateşkes görüşmelerini sabote ederek başladı. 9 Eylül günü Katar’da, Gazze için müzakere yürütmek üzere gelen Hamas yetkililerine saldırı düzenledi. Hamas, müzakere heyetinin kurtulduğunu, ancak saldırıda 6 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Hamas heyetinin kaldığı yerin, İsrail tarafından bombalanmasının ardından, öncelikle Katar hükümeti, ardından BM-Güvenlik Konseyi saldırıyı kınayan açıklamalar yaptılar. Katar, kendi topraklarında gerçekleşen bu saldırıyı “egemenlik hakkının ihlali” olarak tanımladı, İsrail’in “devlet terörizmi” uyguladığını söyledi ve İsrail’e “bölgesel bir yanıt” verilmesi için çağrı yaptı.

ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük askeri üssünün bulunduğu Katar’a böyle bir saldırı düzenlenmesi, ABD tarafından resmi olarak kınandı. Ancak ABD’nin saldırıdan önce Katar devletine haber verdiği söyleniyor. Keza İsrail füze saldırısı düzenlediği sırada ABD, Katar üzerindeki koruma kalkanını kapatmıştı. Yani İsrail bu saldırıyı ABD’ye rağmen değil, onun da onayını alarak yapmıştı.

İran’da İsmail Haniyye’nin öldürülmesi, ABD işbirlikçileri tarafından “anlaşılır” bulunmuştu. Ne de olsa İran, ABD için “düşman ülke” kategorisindeydi. Ancak kendi askeri üssünün bulunduğu, kendi koruması altındaki bir ülke olan Katar’a saldırmasına izin vermesi, bölgedeki ABD işbirlikçilerini fazlasıyla korkuttu. Bugüne kadar ABD’nin “müttefiki” olarak konumlanan, Filistin’deki soykırıma kulakları tıkayarak İsrail ile ilişkilerini sürdüren Arap ülkeleri ve Türkiye, kendilerini tehdit altında hissetmeye başladı. Öyle ya, Hamas yöneticileri zaman zaman Türkiye’ye ziyaret gerçekleştiriyor, görüşmeler yapıyordu. Onların Türkiye’de olduğu bir dönemde, İsrail’in Türkiye’ye füze saldırısı gerçekleştirme ihtimali kuvvetleniyordu böylece. Elbette bunun propagandası, Türkiye’de şoven-milliyetçiliği arttırmak ve Türkiye’nin İsrail’le olan yakın ilişkisini gizlemek için yapılıyor asıl olarak.

Katar saldırısından sadece bir hafta sonra, Gazze’ye kara harekatı başlatıldı. Şimdi İsrail Gazze’yi yıka yıka, kaçanları da kalanları da bombalayarak ilerliyor.

Gazze, hem İsrail hem de ABD açısından çok önemli stratejik bir bölge. Trump geçtiğimiz aylarda Gazze’yi lüks plaj-sayfiye olarak yeniden yapılandıracağını açıklamış; hatta bir reklam filmi bile yayınlamıştı. Çok güzel ve uzun bir sahile sahip Gazze’nin önemi, zenginler için bir eğlence mekanı olması değil sadece. Akdeniz’e olan kıyı uzunluğu, Doğu Akdeniz’deki zengin hidrokarbon rezervleri, üzerinde hak iddia edebileceği geniş bir kıta sahanlığına sahip olması gibi stratejik avantajlara sahip. Sadece bu unsurlar bile, İsrail’in ve ABD’nin Gazze’yi yutmaları için yeterli olabiliyor.

Ancak üzerinde jeo-stratejik hesaplar yapılan Gazze, 2,3 milyon Filistinlinin yaşadığı topraklar. Bugüne kadar İsrail, baskı ve zor kullanarak uzaklaştıramadığı, bu topraklardan süremediği Filistinlileri yokederek sahip olmaya çalışıyor. ABD ve İsrail daha fazla kar, daha çok hegemonya hesapları yaparken, Filistin halkı ölüyor; öldürülüyor.

Hamas’ın 7 Ekim saldırısının işleri bu noktaya getirdiğini, İsrail’in saldırganlığını artırdığını ileri sürenler var. Hamas’ın siyasi çizgisine ve mücadele anlayışına dönük eleştirilerimiz bir yana; hiçbir hatalı eylem ya da örgüt, bir halkı yoketmenin gerekçesi yapılamaz.

Filistin halkına dönük imha-soykırım saldırısı derhal durdurulmalıdır! Filistin halkıyla dayanışma eylemleri daha kitlesel ve militan biçimlerle büyümelidir! Bu saldırıyı püskürtecek olan, dünya halklarının sadece ABD ve İsrail’e karşı değil, kendi ülkelerindeki işbirlikçilere karşı da mücadeleyi yükseltmesidir.

 

Bunlara da bakabilirsiniz

Mütevazı önderlik yönüyle ATAMAN İNCE (*)

Ekim ayı şehitlerimizden biri de Ataman”dır. Ataman İnce, 25 Ekim 1981 tarihinde işkencede katledildi. Öldüğünde …

Devrim Kartalı REMZİ BASALAK

Remzi Basalak, 1963 yılında Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. Az topraklı çiftçi bir ailenin çocuğuydu. İlkokulu …

Yoldaşcan’ın izinden yürüyen ŞABAN BUDAK

  Şaban Budak, yoksul bir ailenin çocuğu olarak 1963 yılında Niğde’de doğdu. İlkokuldan itibaren hem …