
2026 yılı için eğitime ayrılan toplam bütçe 2 trilyon 896 milyar TL olarak açıklandı. Açıklanan rakam 2025 yılına göre yüzde 34’lük bir artış gösteriyor. Ancak bu artış, ağır ekonomik kriz koşullarında eğitimin en temel ve zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya bile yetmiyor. Eğitimde tasarruf, öğrencilerden ve eğitim emekçilerinden yapılıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı, 2026 yılı için ayrılan tavan bütçe ödeneklerinde Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan sonra ikinci sıradadır. Diyanet İşleri Başkanlığı ise 8 bakanlığın bütçesini geçerek en çok ödenen ayrılan 14. kamu kurumudur.
Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan bütçenin yüzde 83’ü personel giderlerini karşılamaktadır. AKP hükümetinin “Eğitime en yüksek payı ayırıyoruz” iddiasının bir gerçekliği yoktur. Eğitime ayrılan bütçe eğitim emekçilerinin ücretleridir; daha fazlası değil. Bu haliyle bile yoksulluk sınırının altında yaşayan eğitim emekçilerinin yaşam standartları her geçen sene daha da gerilemektedir.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), her yılın eylül ayında bir eğitim raporu yayınlıyor. Bu rapora göre Türkiye’nin eğitime ayırdığı bütçe OECD ortalamasının çok altındadır.
2025 yılında ilköğretim kademesinde OECD ortalaması 10 bin 812 dolar iken Türkiye’nin ayırdığı bütçe 3 bin 914 dolar. Ortaöğretim kademesinde OECD ortalaması 11 bin 932 dolar iken Türkiye’nin ayırdığı bütçe 3 bin 914 dolar. Yükseköğretim kademesinde OECD ortalaması 15 bin 102 dolar iken Türkiye’nin ayırdığı bütçe 7 bin 698 dolar.
Tüm kademelerde Türkiye’nin öğrenci başına yaptığı harcama OECD ortalamasının çok altında. Tüm kademelerdeki derin fark, eğitime ayrılan bütçenin yetersizliğini ortaya koymakta.
Bu şartlar eğitimden kopuşu beraberinde getiriyor. 2025 yılı itibariyle eğitimin dışındaki çocuk sayısı 804 bin 250’yi buluyor. Açık öğretim ve MESEM’e devam eden 18 yaş altı 666 bin 444 öğrenci bulunuyor. Bunlar da eklenince örgün eğitime devam etmeyen çocuk sayısı 1 milyon 470 bin 694’e yükseliyor.
Örgün eğitimden koparılan yaklaşık 1,5 milyon çocuk ve yoksulluk sınırında yaşayan eğitim emekçileri varken eğitim bütçesinin önemli bir kısmı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne gidiyor. 2024 yılında 82,6 milyar TL bütçe ayrılan Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün bütçesi 2025 yılının ilk 9 ayında 53 milyar TL’lik ek artış gösterdi. Yıl sonu itibariyle toplam bütçesinin 90 milyar TL’nin üzerine çıkması bekleniyor. Bilimsel eğitime ayrılması gereken bütçe gericiliğe ayrılıyor.
Elimizdeki verilere baktığımızda, söyleyebiliriz ki, kamusal eğitim günden güne tasfiye ediliyor. Kamu okullarını altyapısı bilinçli olarak zayıflatılıyor. Özel okullar teşviklerle büyütülüyor. Nitelikli eğitim hakkı gelir düzeyine bağlı bir ayrıcalık haline getiriliyor. Dini vakıf ve cemaatlerle imzalanan protokoller artıyor. AKP hükümeti dinci, gerici, ırkçı, özel sektöre dayalı bir eğitim anlayışını dayatıyor.
Eğitim emekçilerinin ücretleri tarihsel olarak en düşük seviyelere ulaşmış durumdadır. Yüksek enflasyon karşısında maaşlar yılın ilk ayından itibaren erimeye başlıyor. Vergi dilimleri düşük tutulduğu için, yılın daha başlarında, hızla bir üst vergi dilimine geçiliyor. Yıl sonu itibariyle eğitim emekçilerinin satın alma gücü kalmamış bulunuyor. Büyük şehirlerde yaşayan eğitim emekçilerinin ücretleri kirayı ancak karşılayabilir hale geliyor.
Kamu okullarının altyapıları bilinçli olarak zayıflatılıyor. Sınıflar kalabalık, çoğu okulda laboratuvar ve kütüphane yok. Spor alanları yetersiz. Eğitime ayrılan bütçe, kamu okullarının bakım-onarım masraflarını bırakalım, temizlik masraflarını bile karşılamıyor.
Dinci gerici vakıflarla protokoller imzalanıyor. Kamu kaynakları gericiliği yaygınlaştırmak için kullanıyor.
Kamu okulları yatırım eksikliği nedeniyle güçsüzleşirken özel okullara verilen teşvikler her sene artıyor. Patronlara vergi kolaylıkları sağlanıyor. Özel sektör eğitim patronlarıyla ortak projeler yapılıyor. Dolaylı destekler sağlanıyor. Dinci-gerici anlayıştan rahatsız olan veliler, maddi güçleri yetiyorsa, özel okulları tercih ediyor. Kamusal, bilimsel eğitim yok ediliyor.
Öğrencilere bir öğün yemek ve temiz içme suyu bile sağlanmıyor.
Örgün eğitime devam etmesi gereken çocuklar, sermayenin ucuz işgücü ihtiyacını karşılamak üzere devlet eliyle MESEM’lere yönlendiriliyor. Sadece son aylarda 8 çocuk MESEM kapsamında çalışırken öldü.
AKP hükümeti eliyle burjuvazi, kamusal eğitim sorumluluğunu özel sektöre devrediyor. Çocukları sermayenin çıkarlarına feda ediyor. Eğitime ayrılan bütçe, çocuk emeği sömürüsünün büyütüldüğünün ilanı olarak önümüzde duruyor.
PDD – Proleter Devrimci Duruş Devrimler Tarihin Lokomotifidir