
Milyonlarca işçiyi ve ailelerini ilgilendiren 2026 yılı asgari ücreti Aralık ayı içerisinde belirlenecek. Asgari Ücreti Tespit Komisyonu, toplantılarına önümüzdeki günlerde başlayacak.
Yasaya göre komisyon 5 patron örgütleri, 5 hükümet kanadı, 5 de işçi sınıfı adına temsilcilerden oluşuyor. İşçi sınıfı adına en çok üyeye sahip konfederasyon tespit komisyonunda yer alıyor. Tespit komisyonunda eşit bir temsiliyet olmadığı gibi, bir hükmü de yoktur.
İş kanunuyla belirlenen komisyonun yapısı 2018 yılında yapılan bir düzenlemeyle Cumhurbaşkanlığına bağlanmış, karar mercii Cumhurbaşkanı olmuştur. Dolayısıyla tespit komisyonunun toplantıları, varlığı “orta oyunu”dan başka bir şey değildir.
Esasen cumhurbaşkanlığına bağlanmadan önce de eşitsiz temsiliyetiyle yine “orta oyunu” idi. İşbirlikçilik ruhuna işlemiş Türk-iş yöneticilerinin masada olması, işçi sınıfının iradesi olduğu anlamına gelmiyordu.
Türk-iş geçen yıl, “tespit komisyonunun yapısı bu şekilde kalırsa, bundan sonra komisyonda olmayacağız” demişti. Bu açıklamasını kongre kararı haline getirdiler. Önümüzdeki günlerde masaya geri dönerler mi bilinmez…
Fakat şu bir gerçek ki, Türk-iş yöneticilerine bu kararı aldırtan, tabanın öfkesi ve tepkisidir. Bundan korkan Türk-iş masadan çekilmek zorunda kalmıştır. Buna karşın Türk-iş yönetimi, bir eylem takvimi de çıkarmış değildir.
Bugüne dek “tespit komisyonu”nun işçi sınıfına hiçbir yararı olmadı. Türk-iş’in tespit komisyonunda olması veya çekilmesi işçi sınıfına bir şey kaybettirmeyecek. Türk-iş yıllardır sefalet ücretlerinin altına imzasını attı, üstelik komisyonun varlığını meşrulaştırdı.
Tespit komisyonu lağvedilmelidir! Asgari ücret, sektörel düzeyde işçilerin seçtikleri temsilcilerin olduğu sendika ve patronlar arasında toplu iş sözleşmesi ile belirlenmelidir!
Asgarinin asgarisi…
Sınıf mücadelesi ile kazanılmış olan asgari ücret, 4 kişilik bir ailenin, barınma, beslenme giyim, eğitim, sağlık ve sosyal aktiviteler vb asgari geçim ücretidir. Başka bir ifadeyle yoksulluk sınırının üzerindeki ücrettir. Fakat asgari ücret yıllardır bırakalım yoksulluk sınırını, açlık sınırının da altında kalmaktadır.
Diğer yandan asgari ücret “ortalama ücret” olmuştur artık. Sendikalı-sendikasız çalışanların ücretleri her yıl düşürülerek asgari ücrete yaklaştırıldı. Merkez Bankası’nın 2025 verilerine göre, asgari ücretin yüzde 10 üstü ya da altı bir ücretle çalışanların oranı, sanayide yüzde 50,4, inşaatta yüzde 71,4, hizmet sektöründe ise yüzde 37,9 düzeyinde.
Türk-iş’in Ekim ayı araştırmasına göre açlık sınırı 28 bin 412 TL, yoksulluk sınırı 92 bin 547 TL. Emekçi semtlerinde iki odalı bir evin kirası ise 25-30 bin TL! 2025 yılının 22 bin 104 TL olan asgari ücreti, kısa sürede enflasyon karşısında eridi gitti. DİSK’in Ekim ayında yaptığı araştırmasına göre, asgari ücret, yılın 10. ayında enflasyon karşısında 6.322 lira birden eridi. Üstelik DİSK’in bu araştırması TÜİK verileri üzerinden yapılmasına rağmen…
Asgari ücret, rakamlara takla attıran TÜİK’in enflasyon oranıyla belirlense de, AKP-MHP blokunun “hedef enflasyon” oranıyla belirlense de, “sefaletin sefaleti” olmaktan kurtulamıyor. Zaten asgari ücret toplantıları daha başlamadan uluslararası kredi kuruluşları “asgari ücret yüzde 20 arttırılmalıdır” açıklamaları yapmaya başladılar bile.
Bir ülkede asgari ücretle çalışanların sayısı ne kadar yüksekse, bu işçilerin o kadar örgütsüz olduğu anlamına geliyor. İşçilerin toplu sözleşme-grev hakkı olmayınca, ücreti de “asgari” oluyor. Dolayısıyla asgari ücretin açlık sınırının altına düşmesi ve “ortalama ücret” halini almasında birinci etken işçilerin örgütsüz oluşudur. İkincisi ise, işbirlikçi sendikacıların bu mizansenin bir parçası olmasıdır.
Dünyada asgari ücret örnekleri
Asgari ücret dünyanın neredeyse bütün ülkelerinde uygulanan bir yöntem. Her ülkenin sınıflar mücadelesinin tarihsel seyrine göre asgari ücret tespit biçimleri uygulanageliyor.
ILO’ya göre 186 ILO üyesi ülkenin yüzde 90’ında yasalar veya toplu sözleşmeler şeklinde işleyen bir asgari ücret sistemi var. Yüzde 10’da ise asgari ücret sistemi yok. Asgari ücret belirlenmesinde üç temel yöntem uygulanıyor:
Birincisi, asgari ücretin doğrudan hükümetler tarafından belirlenmesi; ikincisi, hükümet ve sosyal taraflar arasında uzlaşma yöntemiyle belirlenmesi; üçüncüsü, ulusal veya sektörel düzeyde toplu iş sözleşmesi şeklinde belirlenmesidir.
ABD, Brezilya, Hollanda, Lüksemburg, Malta, İspanya, Yeni Zelanda ve Yunanistan’ın da olduğu bazı ülkelerde, asgari ücret hükümet tarafından doğrudan tespit ediliyor.
Almanya, Fransa, İngiltere, Portekiz, Polonya gibi ülkelerde ise, hükümetler, patron örgütleri ve işçi örgütleri tarafından tespit ediliyor. Bu yöntemi uygulayan ülkelerde de kendi içerisinde farklılıklar var. Bazı ülkelerde hükümetler toplu pazarlıklar içinde yer almazken, bazı ülkelerde pazarlık masasında bulunuyorlar. Örneğin Almanya’da, patron örgütleri ve işçi örgütlerinin olduğu, tarafların anlaşmayla seçtiği tarafsız bir uzmanın (teknokrat) başkanlık ettiği yöntem üzerinden belirleniyor. Tarafların anlaşmaması halinde “tarafsız” başkanın söylediği geçerli sayılıyor.
Türkiye’de ise görünürde hükümet, patron örgütleri ve işçi örgütleri arasında uzlaşma ile belirleniyor; gerçekte ise bu tarafların tümü patron temsilcisi olarak masaya oturuyor.
Avusturya, Finlandiya, İtalya, İsveç, İsviçre, İzlanda ve Norveç’te ise, asgari ücret sektörel veya ulusal ölçekte toplu iş sözleşmeleri ile belirleniyor. Bu ülkelerde sendikalı çalışma oranının yüksekliği ve örgütlülüğün gücüyle uzun yıllardır bu sistem devam ediyor.
Geçimlik değil insanca yaşanır ücret!
Yürürlükteki asgari ücret, bırakalım insanca yaşamayı, geçimlik ücret bile değildir. Asgari ücret sendikaların belirlediği yoksulluk sınırının üzerinde olmalıdır!
Ne hedef enflasyon, ne TÜİK’in gerçekleri yansıtmayan verileri üzerinden belirlenecek bir asgari ücret istemiyoruz! Keza Erdoğan’ın lütuf misali sunduğu “hadi biraz da benden olsun” diyerek üç kuruş daha eklenen aşağılayıcı asgari ücret tespitlerini reddediyoruz!
Asgari ücret, insanca yaşayacak bir düzeyde olmalıdır. Bunu da ancak örgütlü mücadelemizle elde edebiliriz.
Sefaletin sefaleti ücreti parçalamak için, işyerlerinde, atölyelerde işyeri komiteleri ve taban örgütlerini yaygınlaştırarak insanca yaşanılır ücret için mücadeleyi yükseltelim!
PDD – Proleter Devrimci Duruş Devrimler Tarihin Lokomotifidir