Kritik eşik: Kayyum dönemi kapanmalıdır!

Bu da oldu! CHP il başkanlığına kayyum atandı! Belediyelere, şirketlere, üniversitelere derken, siyasi partilere kayyum aşamasına gelindi!

Her yanından hukuksuzluk dökülen, kendi kanunlarına aykırı, akıl-mantık dışı bir mahkeme kararıyla CHP’nin İstanbul İl Kongresi iptal edildi. CHP il başkanı Özgür Çelik ve yönetim kurulu görevden alındı, yerine kayyum Gürsel Tekin atandı. 

AKP döneminde uzun bir süredir seçimler, AKP’nin kazanmasına göre ayarlanmış bir ritüel, AKP’yi meşrulaştırmaya yarayan bir aparat halini almıştı. Ardından kayyumlarla AKP’nin kaybettiği yerelleri ele geçirme operasyonu yürütüldü. Böylece seçme-seçilme hakkı rafa kaldırılmış oldu.

Sıra siyasi partilere geldi. 2016’da MHP’deki muhalefeti etkisizleştirip yeni bir parti kurmaya zorlamışlardı. AKP ile koalisyon kuran Bahçeli’nin MHP’nin başında kalması böyle sağlandı. 

Daha büyük saldırı son 6 aydır CHP’ye yapılıyor. Gelinen noktada iş artık CHP yönetimini belirleme aşamasına vardı!

 

“Majestelerin muhalefeti”yle 

yola devam planı

AKP-MHP yönetiminin bu son hamlesi, artık burjuva demokrasisinin asgari şartlarını da dinamitliyor. Seçme ve seçilme hakkından sonra, “çok partili sistem” de fiilen ortadan kalkıyor. 

AKP, muhalefet partilerinin yönetimini bile kendi atamak, “majestelerin muhalefeti” ile yoluna devam etmek istemektedir. 

Zaten 20 yılı aşkın süredir işbaşında kalmasını böyle bir muhalefete borçluydu. 19 Mart sonrası CHP’nin -tabanın da zorlamasıyla- direnişe geçmesi ve dik durmaya başlaması, AKP-MHP yönetimini sıkıştırdı, CHP’ye dönük saldırılarının dozunu her geçen gün arttırdı. İmamoğlu başta olmak üzere toplam 18 belediye başkanı tutuklandı. Yüzlerce belediye çalışanı gözaltına alındı, itirafçılığa zorlandı, en kötü cezaevlerine sürüldü.

Son saldırı, doğrudan CHP yönetiminedir. İstanbul il başkanı ve yönetimine kayyum, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve CHP MYK’sını görevden almanın provasıdır. Bilindiği gibi CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın iptali için açılan bir dava var ve onun duruşması 15 Eylül’de Ankara’da görülecek. İstanbul’da yaptıkları gibi, varolan yönetimi görevden alarak eski genel başkan Kılıçdaroğlu’nu getirmeyi planlıyorlar. 

Elbette madalyonun bir de diğer yüzü var. CHP’nin İstanbul’da kayyuma karşı ortaya koyduğu direniş, Ankara’ya ve tüm ülkeye yayıldığında bu planlar alt-üst olacaktır. Her şey direnişin gücüne bağlıdır.

 

Saldırı demokratik haklara

Saldırıların sadece CHP’ye olmadığı açıktır. Sorunu düzen partileri arasında “iktidar kavgası” olarak görmek de eksik ve yanlış olur. Kuşkusuz böyle bir yanı vardır, CHP yönetiminin asıl derdi hükümet olmak, onun nimetlerinden yararlanmaktır. İşçi-emekçi kesimlerin taleplerini sahipleniyor görünmesi bundandır. Keza devrimci-demokrat kesimleri de arkasına almak istemesi de bu amaca dönüktür. Fakat –geçmişten farklı olarak- hükümet olabilmek için bile, direnişçi bir çizgi izlemesini şart olmuştur. Son dönemde CHP yönetiminin öncekilerden farklı bir yol izlemesinin nedeni budur. 

Diğer yandan AKP-MHP blokunun seçme-seçilme hakkını, siyasi partileri yoketme saldırısı, CHP’nin ötesinde demokratik hak ve özgürlüklerin gaspına yönelik bir saldırıdır. Bugüne dek elde edilen tüm demokratik haklarda olduğu gibi, seçme-seçilme ve siyasi partiler hakkı da burjuvazinin bahşettiği haklar değildir. Yüzyıllar süren işçi ve emekçilerin büyük mücadeleleri sonucu elde edilmiştir. İnsanlığın ileriye doğru yürüyüşünün günümüze ulaştırdığı demokratik kazanımlardır. 

Sosyalizmin yenilgisi ve komünist ve devrimcilerin güç kaybetmesi, tüm dünyada gericiliği ve faşizmi yeniden hortlattı. Hak ve özgürlükler gaspedildi, vahşi kapitalizm dönemindeki sömürü koşulları dayatıldı, emperyalist savaş tüm dünyayı sardı, soykırımlar arttı, açlık ve yoksulluk yayıldı… Türkiye gibi emperyalizme bağımlı ülkelerde bunun sonuçlarını daha ağır biçimde yaşandı, yaşanıyor…

Faşizme ve gericiliğe karşı mücadeleyi en tutarlı yürütenler he zaman komünist ve devrimciler olmuştur. Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin de en önünde yer alırlar. Onları CHP gibi düzen partilerinden, genel olarak reformistlerden ayıran temel faktör, bu mücadeleyi hükümet değişikliği ile sınırlamayıp devrim ve sosyalizm hedefiyle yürütmesidir. Bu hedefi asla gözden kaçırmadan hak ve özgürlükler mücadelesinin içinde yer almak, hatta önderlik etmek asli görevleridir.

 

Direniş hattını büyütmek 

CHP yönetiminin hangi saiklerle direnmeye başladığı sır değil. Daha önemli olan, CHP tabanının, işçi ve emekçilerin, gençlerin direnişidir ve CHP’yi buna zorlamış olmasıdır. Saraçhane eylemleri bunun somut kanıtıdır.

Bugüne kadar kayyumlara karşı mücadele ne yazık ki, onu geriletecek düzeye ulaşamadı. HDP belediyelerine kayyumlar başlangıçta çok cılız tepkilerle karşılandı, HDP’nin neredeyse tüm belediyelerine kayyum atandı. Son seçimlerin ardından Van’da başlayan direniş iyi bir başlangıç oldu. Fakat kayyuma karşı en kitlesel ve uzun soluklu mücadeleyi Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve öğretim üyeleri gerçekleştirdi. Bütün bu tepkilere rağmen kayyum politikası ortadan kalkmadı, aksine büyüyerek parti yönetimlerine kadar geldi. 

Bugün bir kırılma noktasındayız. Ya kayyumla birlikte AKP-MHP yönetimi yıkılacaktır; ya da kayyuma teslim olunacak, faşist saldırganlık artacaktır.

İBB’ye kayyum girişimi 19 Mart direnişiyle püskürtüldü. CHP’ye kayyum atanması, büyük bir tepkiyle karşılandı. Kayyum Gürsel Tekin’le birlikte 5 kişilik kayyum ekibinden 2’sinin istifa etmesi, önemli bir gediktir. Sonrasında CHP il binasının polis ablukasına karşı kitlesel-militan bir direniş ortaya kondu. Gürsel Tekin binlerce polisle gelmesine rağmen il başkanının odasına giremedi. Odaya barikat kurulması ve polisin o barikatı kıramaması önemliydi. 

Kayyum politikasını da, faşizmin saldırılarını da durduracak olan, direnişin militan ve kitlesel biçimlerle büyümesidir. Faşizme ve gericiliğe karşı tek yumruk olunmalı, bu “hayasızca saldırı” püskürtülmelidir! Kayyum ve onunla birlikte AKP-MHP dönemi kapanmalıdır!

Bunlara da bakabilirsiniz

YILMAZ GÜNEY: Sanatçı, devrimci, özgürlük simgesi…

Bugün, devrimci Kürt sanatçı Yılmaz Güney’i mezarı başında andık. 41 yıl önce çok genç yaşta …

Hainleşme ve itirafçılaşma üzerine*

“İtirafçılar toplumun yüzkarasıdırlar. Hiçbir şey toplumu onların kafasındaki pislik kadar kirletemez.  Yalan, dalavere ve sansasyon …

Kamu TİS’leri yine satıldı. BU DÖNGÜ KIRILMALI!

Bir kamu TİS süreci daha geldi geçti…  600 bin kamu işçisini kapsayan “Kamu Toplu İş …